20 Ocak 2009 Salı

Robert Capa : In Love and War-TVRip-[Photographer Documentary]










ROBERT CAPA: IN LOVE AND WAR
Anne Makepeace, USA, 2003
Heralded as the pre-eminent documentarian of the 20th century, Robert Capa photographed five epic conflicts on three continents, all in the 40 short years of his life. This is a compelling insight into the life and loves of the iconic war photographer.Robert Capa was the great war photographer and he was also a remarkable man. Born in Hungary, his real name was Andrei











Friedmann, but he reinvented himself, giving himself what he thought to be a more American name.Between his first photos taken in 1930s Europe and his death at the age of 41 when he stepped on a landmine in Vietnam, Capa managed to live an extraordinarily vivid life. If you consider that Ingrid Berman heads the list of his girlfriends, and that his favourite drink was Bollinger, you begin to get the picture.Anne Makepeace's winning documentary recreates the man in all his sexy glory.














More Info About This Documentary:
link : American Masters

link : imdb
Sample video:
pasword: capa

Digital SLR Cameras Photography 2nd Edition For Dummies


Digital Nature Photography and Adobe Photoshop - eBook


The digital nature photographer does more than just take pictures. He is part adventurer, part traveler, and part nature and wildlife observer - on top of being a skilled photographer. “Digital Nature Photography and Adobe® Photoshop®” addresses the unique challenges and needs of the digital nature photographer, combining an advanced guide to shooting and composition with information on editing and processing nature and landscape photos using Adobe Photoshop. Divided into two parts, the first half of the book provides in-depth information on the essential computer equipment, field gear, and techniques needed to shoot digital nature photography, whereas the second half details workflow and advanced editing techniques. Discover the advantages of digital over film for nature photography and how to choose the right camera and accessories. Learn what hardware, software, special tools, and storage devices work best. And outfit yourself and your equipment for the wilderness with the proper tripods, camera bags, clothing, and more. Then get ready to master the essential skills for shooting landscapes, photographing wildlife, creating abstract and macro shots, and even using Camera Raw for nature photography. All skills are taught using step-by-step tutorials enhanced by stunning, full-color examples of digital nature photography. Once you’ve captured your incredible nature photographs, get acquainted with Adobe Photoshop as you learn how to use the software to edit and finish your photos. Color management, layers, tonal and color corrections, and simple editing tasks are all covered. This comprehensive guide even shows you how to create special effects using Photoshop filters and how to convert color images into spectacular black-and-white photographs.

Rapidshare:
http://rapidshare.com/files/179979927/Digital_Photography.pdf
.
Easyshare:
http://w14.easy-share.com/1903130931.html

18 Ocak 2009 Pazar

20 Reflet Mondial de la Photographie Biannale 2009 (Mouscron –Belçika)

20 Reflet Mondial de la Photographie Biannale 2009 (Mouscron –Belçika)

Takvim:
Yarışmaya Katılımın Son Günü : 29/01/2009
Değerlendirme Günü: 31/01/2009-01/02/2009
Bildirilerin yayınlanması: 04/02/2009
Serginin Açılış Günü:08/03/2009
Serginin Kapanış Günü: 22/03/2009
Tüm diğer çıktılar ve katologların postalanması:25/03/2009

Yönetmelik
1-Sergi Dünyadaki Tüm fotoğrafçılara açıktır.
2-Konu Serbesttir.Farklı bölümlere aynı çıktıyı (Fotoğraf )sunmak yasaktır ve bunlar reddedilecektir.Tüm resimler orijinal olmalıdır ve Diğer kişilerinkinin kopyası edilerek birleştirilmemelidir.
3-Yarışmada 3 bölüm vardır. A-Siyah-Beyaz(Monochrome) Çıktı B-Renkli Çıktı C-Karışık(Siyah Beyaz ve Renkli ) Her katagoride en fazla 4 fotoğraf gönderilebilir.
4-Çıktıların Maksimum ebatı : 30x40
5-Yarışmaya Giriş Ücreti Bir bölüm için 15 Euro veya 20 ABD Doları, İki Bölüm için 20 Euro veya 30 ABD Doları,3 Bölüm İçin 25 Euro veya 35 ABD Dolarıdır.
Yurtdışından gelen 2 kg dan fazla gelen koliler için fazla gelen her bir 500 gr için 5 Euro veya 6 ABD Doları posta fiyatı istenir.
6-Ödeme:Çek ve yerine geçen bir şey kabul edilmez.Yabancı katılımcılar nakit para veya uluslar arası posta havalesi kanalıyla ödeme yapacaktır.
7-Baskıların Başvuru formu ve ücretlerin gönderilmesi;
Adres:Luc DE PESTEL Chausseed d’Aelbeke, 384 –BE-7700 MOUSCRON-Belçika
Mail: luc.depestel@yahoo.tr
8-29 Ocak 2009 a kadar başvuru ücreti ödemeyen katılımcıların çıktıları geri gönderilmeyecektir.
9-Bütün yazışmalar aşağıdaki adrese gönderilecektir.
Charles Vervalcke St-Sebastiaanslaan 28-BE 8500 Kortijik –Belçika
Mail: charles.vervalcke@telenet.be tel/fax: 32.56.21.05.03
10-Her baskının arkasında Büyük harflerle Gönderenin Adı,Soyadı,Adresi,Ülkesi ve fotoğrafın başlığının yazıldığı bir etiket olmalıdır.
11-Organizasyon Komitesi Katolog,CD web sitesinde kullanılmak üzere bazı çalışmaları yayınlama hakkını saklı tutar.
12-Akademik takdirnameler ödüle hak kazanan çalışmalara verilecektir.
13-Tüm fotoğraflara için maksimum özen özen gösterilecektir.Yarışmaya düzenleyen Akademi fotoğrafların yırtılması,çalınması ve herhangi bir zarar görmesinden sorumlu değildir.
14-Başvuru parasını ödeyen her katılımcı katalog alabilecektir.
15-PSA’ya kimin kim olduğunun anlatıldığı bir liste gönderilecektir.
16-Uluslar arası Jüri yarışmanın sonunda karar verecektir.Her bir katılımcı bu yönetmeliği okumuş ve doğruluğunu kabul etmiş sayılır.
17-Değerlendirmeler halka açık değildir.
18-Serginin başkanı bayan Celine PETRENS(Rue de Namur, 32-BE-7700 MOUSCRON-BELGIUM)

II. ULUSLARARASI FOTOĞRAF YARIŞMASI

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
II. ULUSLARARASI FOTOĞRAF YARIŞMASI

YARIŞMANIN KONUSU : "Dünya : Yer ve Su" dur

Jeoloji Mühendisleri Odası, 2008 yılının "Dünya Yer Yılı" olması nedeniyle "Dünya Yer ve Su" temalı uluslararası bir yarışma düzenlemiştir. Doğa bu yarışmanın serb
Dünya tüm canlıların yaşaması için vazgeçilmez bir kaynaktır. Onun göreceği zarar en hızlı bir şekilde üzerinde yaşayan canlıları etkileyecektir.
Dünya‘nın geleceği aynı zamanda üzerinde yaşayan canlıların da geleceğidir.
Yaşı 4,6 milyar olan Dünya‘nın en az bu kadar bir ömrü daha bulunmaktadır. Bizler onun sadece konuklarıyız.
Dünya üzerinde konuk olarak bulunan insan, türünün yok olmaması için üzerinde yaşadığı dünyaya saygı göstermelidir. Çünkü insan yok olduktan sonra da dünya yaşamını birkaç milyar yıl daha sürdürecektir.
Dünya, üzerinde meydana gelen tüm olayları kaydeder. Bu kayıtlar sayesinde onun geçmişi hakkında çok şeyler öğrenebilir gelecek hakkında yaklaşımlarda bulunabiliriz.
Bu kayıtlar bazen bir kayanın içinde, bazen bir fosil yatağında veya görkemli bir doğal anıtta olabilir. Üzerinde konuk olarak yaşayan bizler, bu kayıtların korunması için çaba sarf etmeliyiz.
Yeryuvarının bize cömertçe sunduğu kaynakları hızla tüketmekteyiz.
Kültürel mirası korumak için harcadığımız çabayı doğal mirası korumak için de harcamalıyız.
Dünya üzerindeki bir çok görkemli doğal anıt jeolojik zaman içerisinde su ve rüzgâr tarafından bire sanatçı titizliğiyle meydana getirilmiştir.
Su yeryuvarı tarafından bize sunulan en önemli yaşam kaynağımızdır.
Diğer doğal kaynaklar gibi su da sonsuz bir rezerve sahip değildir.
Bu kaynak bilinçsiz ve yanlış politikalar yüzünden hızla azalmaktadır.
İnsan ömründen daha kısa bir süre içinde bu kaynağın hızla tüketildiğini gözlerimize göreceğiz.
Yer ve su hakkında aklımıza gelen olumlu ve olumsuz her şey bu yarışmanın konusu içinde değerlendirilmelidir.
Her iki kategori de sanatçıların her türlü yaratıcı fikrine açıktır.
Yarışma Yer ve Su temalı olarak iki farklı kategoride olacaktır.
Yarışma FIAP (International Federation of Photographic Art) ve TFSF (Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu ) tarafından desteklenmektedir.
Yarışma FIAP ve TFSF yönetmeliklerine ve kurallarına göre yürütülecektir.
Yarışmaya her bir kategori için en fazla 4 adet renkli eser gönderilebilir.
Gönderilen fotoğraflar hasar görmemesi için özenle paketlenmelidir.
Yarışmaya kabul için katılım formunun eksiksiz doldurulması gereklidir.
Yarışma sonuçları http://www.jmo.org.tr/ ve http://www.tfsf.org.tr/ sitesinde 30.03.2009 tarihinde duyurulacaktır. Ödül alanlara ayrıca mail yoluyla da haber verilecektir.
Yarışma baskı dalında fotoğraf kabul edilecektir. Gönderilen fotoğrafların boyutu 30x40 cm ( + 5 cm ) olmalıdır. Daha küçük veya daha büyük fotoğraflar kabul edilmeyecektir. Gönderilen fotoğrafların tümünün yüksek çözünürlüklü olarak CD ye de kaydedilmesi zorunludur.
CD ye kaydedilecek fotoğrafların JPEG formatında, kısa kenarının en az 3500 piksel olması gereklidir.
Yarışma Jeoloji Mühendisleri Odası yönetim kurulu üyeleri ve Seçici Kurul Üyeleri dışında tüm amatör/profesyonel fotoğrafçılara açıktır.
Katılım Formu ile CD deki fotoğraf bilgileri aynı olmalı ve işaretlenmelidir.
Paketlerin üzerine "Sergi için fotograf içermektedir, Ticari değeri yoktur" ibaresi yazılmalıdır.
Her katılımcının bir rumuzu olacaktır. Rumuz ve fotoğraf numarası fotoğrafların arka sağ alt köşesine yazılacaktır. Rumuzun önüne de katıldığı kategori yazılacaktır. (örneğin YER051369-1. YER051369- 2, YER051369-3 YER051369-4, SU051369-1. SU051369- 2, SU051369-3 SU051369-4, )
Ödül alan eserler JMO arşivinde kalacak ve JMO gerekli gördüğü taktirde bu fotoğrafları sadece kendi amacına uygun etkinliklerde fotoğrafçının adını yazmak şartıyla tanıtım amaçlı kullanabilecektir. Fotoğrafçı ödül almış fotoğrafını farklı alanlarda kullanmakta serbesttir.
İadeler 1 Haziran 2009 tarihinden itibaren gönderildiği ambalaj ve biçimde iade edilecektir.
Ödül alan fotoğraflar TFSF 2009 yıllığında yer alacaktır.
Seçici kurulun Toplanması için 2/3 lük bir çoğunluk yeterli sayılacaktır.
Katılım Formunu imzalayarak yarışmaya katılan tüm fotoğrafçılar bu koşulları kabul etmiş sayılırlar.
Yarışmaya katılacak her fotoğrafçıya (katılım ücreti göndermeyenler hariç) bir adet Yarışma katalogu gönderilecektir.
Ödüller Açılış töreni esnasında verilecektir. Kataloglar ise 1 Haziran 2009 tarihinden itibaren gönderilecektir.
Yarışma her yıl tekrarlanacaktır.

KATILIM ÜCRETİ : Yarışmaya katılım ücreti her kategori için 15 euro, yurtiçi katılımlar için 20 YTL dir. Katılım ücreti verilmeyen eserler iade edilmeyecek ve katalog gönderilmeyecektir.
Katılım ücretinin fotoğraflara birlikte gönderilmesi gereklidir. Posta çeki veye banka havalesi kabul edilmeyecektir.

GEÇERSİZ BAŞVURULAR
İnternet yoluyla başvuru
Düzensiz paketlenmiş ve hasar gören başvurular
Katılı ücreti, katılım formu olmayan veya katılım formu eksik doldurulmuş başvurular.
Katılım ücreti olmayan fotoğraflar değerlendirmeye alınmayacak ve geri iade edilmeyecektir.
CD kaydı olmayan katılımlar.

BAŞVURU ADRESİ
Yıldırım GÜNGÖR. Yer ve Su Fotoğraf Yarışması. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Teyyareci Cemal Sokak no 3: Şişli/ İstanbul Tel . 2 212 219 45 63

İLETİŞİM
yildirimgungor@gmail.com
http:/http://www.jmo.org.tr/
* Yarışmamız Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu tarafından desteklenmektedir. TFSF Destek No: 2008/54
*Yarışma süresince TFSF Temsilcisi bulunacaktır.

YARIŞMA TAKVİMİ
Son katılım Tarihi: 23.03.2009
Seçici Kurulun Toplanması : 27.03. 2009
Sonuçların açıklanması : 30.03.2009
Sergi açılışı ve ödül töreni. 13.04.2009 Ankara. MTA SERGİ SALONU. Sergi Daha sonra İstanbul ve İzmir‘de tekrarlanacaktır.
Katalog gönderme ve iade Tarihi : 01.06.2009

Seçici Kurul (Soyadına göre Alfabetik )
Nusret Nurdan EREN- AFIAP
Yıldırım GÜNGÖR
Ali İhsan GÖKÇEN
İzzet KERİBAR- EFIAP
Uğur VARLI

ÖDÜLLER
Her İki kategoride
Birincilere FİAP altın Madalya + 600 Euro
İkincilere FİAP Gümüş madalya + 400 Euro
Üçüncülere FİAP Bronz Madalya + 200 Euro
Her dalda 3 FİAP Mansiyon + 100 Euro
Har dalda 10 adet sergileme
JMO Onur Ödülü: Fotoğrafla Jeoloji mesleğinin tanınmasını sağlayan bir fotoğrafçı veya fotoğrafçılara TMMOB JMO yönetim kurulunca verilecektir.

http://www.jmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=2845&tipi=2&sube=0

Başvuru formu :
http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/69ad71bcf3a8d3f_ek.doc

11 Nisan 2008 Cuma

Yağlı kispetler ve uçuşan pelerinler

Yeşim ÇOBANKENT

Ünlü İspanyol fotoğraf sanatçısı Isabel Munoz İspanya'nın boğa güreşçilerini ve Kırkpınar'ın pehlivanlarını aynı sergide buluşturuyor. Munoz'un siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan ‘‘Karşılaşma Anı’’ adlı sergisi 20 Ekim'e kadar Sıraselviler'deki Bilgi Atölye 111'de görülebilir.

İstanbul'a daha önce defalarca gelen Isabel Munoz bu şehri o kadar çok seviyor ki, balayını bile burada geçirmiş. Evlendikten sonra üniversitede matematik ve fotoğraf okuyan Munoz fotoğrafı seçtiği için çok mutlu. Fotoğrafı bir tutku olarak yaşayan Munoz yaşamak için tutkunun çok gerekli olduğuna inanıyor.

Munoz'la sergi hakkında konuşmadan önce bizi kullandığı özel fotoğraf tekniği hakkında bilgilendiriyor. Sanatçı, çektiği bütün fotoğraflarda yaratıcılığı teşvik eden bir teknik olarak tanımladığı ‘‘platinum baskı tekniği’’ni kullanıyor. Yüzyıl başında çok kullanılan bu fotoğraf tekniği biraz daha pahalı olduğu ve sonuç alınması uzun sürdüğü için artık pek kullanılmıyor. Kendi fotoğraflarını ‘‘kontak baskı’’ yöntemiyle kendisi basan Munoz platinum tekniğinin sepya rengiyle gizemli bir hava yarattığını ve özel dokusu sayesinde fotoğraflarının ‘‘dokunulabilir’’ bir hale geldiğini söylüyor.

Dokunma duygusunu çok önemseyen sanatçının fotoğraflarının genel teması insan bedeni. Sanatçıyı pehlivanlara ve matadorlara götüren yol da dans tutkusundan geçiyor. İslam Mimarisi ile birlikte ele aldığı ‘‘Göbek Dansçıları’’ ve ‘‘Flamenko ve Dans’’ konulu sergilere imza atan Munoz, dünyanın en güzel üniversitelerinden biri olarak nitelediği Mimar Sinan Üniversite'nin Osman Hamdi Salonu'nda 1995 yılında dans konulu bir fotoğraf sergisi açmış.

Akdeniz kültürü

Kadere ve şansa çok inanan sanatçının yağlı güreşle tanışması bu sergi sayesinde olmuş. Bu sergi sırasında Iberia Havayolları'nın eski yöneticisi Antonio Medina ona gerçekten ilgisini çekeceğine inandığı bir konudan söz etmiş. Bu konu kolayca tahmin edebileceğiniz gibi yağlı güreş!

Yağlı güreş Munoz'u çok meraklandırmış ve Edirne'ye Kırkpınar güreşlerini izlemeye gitmiş. Yağlı güreş sırasında er meydanında olup biten her şey, özellikle de ritüeller sanatçıyı çok etkilemiş. Bedenlerin kendine özgü farklı bir dil konuştuğunu söyleyen Munoz, bu dili keşfetmek için fotoğrafı kullanmış. O yılın başpehlivanı Ahmet Taşçı'yla tanıştıktan sonra yağlı güreşleri çekme fikri onu iyiden iyiye heyecanlandırmış. Başta uyuşturucu kullandığı ve doping yaptığı gerekçesiyle altın kemeri elinden alınan Ahmet Taşçı olmak üzere pehlivanları güreşirken görüntüleyen Munoz, gözün algılayamayacağı enstantaneler çekmiş.

Yağlı güreş fotoğraflarına koşut olarak kendi ülkesinin boğa güreşini (corrida) fotoğraflayan Munoz boğa güreşiyle yağlı güreş arasında inanılmaz benzerlikler bulmuş ve derin bir bağ kurmuş. Türklerin ve İspanyolların Akdeniz kültürünün etkisi altında bulunan iki ülke olduğunu söyleyen Munoz, ‘‘Aynı duygular, aynı kültür, aynı davranış biçimleri, hatta aynı fiziksel özelliklere sahibiz,’’ diyor.

Maço ama şövalyece

Sanatçı ülkelerin kimlik işaretleri olarak algıladığı yağlı güreş ve boğa güreşinin aynı törensel havaya sahip olduğuna inanıyor ve bu havayı fotoğraflarında görmek de mümkün. Isabel Munoz buna ek olarak boğa göreşinde kendinden daha güçlü bir boğayı yenmek isteyen matadorun boğayı zekasıyla alt ettiğini, güreşteyse tarafların daha eşit bir durumda olduğunu söylüyor.

Yağlı güreşin hayalgücünü ateşleyen bir tarafı olduğuna inanan Munoz'a bir kadın olarak bu kadar testosteron fışkıran alanlarda neler hissettiğini soruyoruz. Hem boğa güreşinin hem de yağlı güreşin son derece maço olduğunu kabul eden sanatçı, ‘‘Zaten maşist bir dünyada yaşıyoruz, bunu baktığınız her yerde görebilirsiniz,’’ diyor. İspanya'da kadın boğa güreşçilerinin bulunduğunu söyleyen Munoz, kadın boğa güreşçilerinin ne kadar iyi olurlarsa olsunlar fiziksel olarak bir boğayı öldürecek güçte olmadıklarını anlatıyor.

Ayrıca boğa güreşinin de yağlı güreşin de maçoluğunun biraz şövalyeliği andıran bir soyluluğu olduğuna inanıyor ve ekliyor: ‘‘ Arenada ve güreş meydanında sadece erkeklik yok. Orada sanatı, gururu, gelenekleri ve hatta modayı görebilirsiniz.’’

İlgi alanları geniş ve değişik kültürlere meraklı bir sanatçı olan Munoz fotoğraf çekerken insanlarla birebir ilişki kurmayı çok seviyor ve fotoğraflarını çektiği insanların hislerini yansıtmaya çok önem veriyor. Gelecek projesinde model olarak İspanyol atletleri kullanmayı planlayan Munoz'un bir diğer projesi de Çin'de yaşayan Tibetli Shaolin rahiplerinin fotoğraflarını çekmek.

Isabel Munoz kimdir?

1951'de Barselona'da doğan Isabel Munoz 1970'ten beri Madrid'de yaşıyor ve çalışmalarını burada sürdürüyor. 1984-1987 yılları arasında ABD'de değişik fotoğraf teknikleri üzerine eğitim alan ve Boston'da Robert J. Steinberg'in öğrencisi olan Munoz'un çalışmaları 1986 yılından beri başta Tokyo, New York, İspanya ve İtalya'nın çeşitli şehirleri olmak üzere dünyanın pek çok yerinde bireysel ve toplu sergilerde yer aldı. Çektiği moda fotoğraflarıyla da tanınan Munoz'un en önemli özelliği fotoğraflarında platinum baskı tekniğini kullanması.

Hürriyet 27.09.2000


7 Nisan 2008 Pazartesi

Yalnız, güçlü, çalışkan bir adamın portresi

Uzak ve İklimler filmlerinin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ile diş hekimi ablası Emine Ceylan, 86 yaşındaki babaları Mehmet Emin Ceylan’ın doğum günü şerefine bir sergi açtı. 2006-2007 yıllarında çektikleri Mehmet Emin Ceylan fotoğraflarını "Babam için" adıyla İstanbul Teşvikiye’deki Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde sergiliyorlar.

Kardeşlerin "kahramanımız" dedikleri babaları Mehmet Emin Ceylan’ı, bizler Nuri Bilge Ceylan’ın Kasaba filmindeki "büyükbaba" ve kendisine İskenderiye Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülü kazandıran Mayıs Sıkıntısı’ndaki "Emin" rolleriyle tanıyoruz. Sergi vesilesiyle öğreniyoruz ki, kendisinin gerçek yaşamöyküsü de filmlere taş çıkartacak gibi.

Yoksulluk içinde köyde başlayan hayatı, sonsuz bir fedakarlık ve çalışmaya gücüyle üniversiteye, mesleki gelişim için Amerika’ya kadar ulaşıyor. Mesleği ziraat mühendisliğine aşık, kendi kendine yabancı dil öğrenen, kendisini çok sevdiği doğaya, özellikle de ağaçlara adayan bir adam. Mehmet Emin Ceylan, röportaj taleplerine pek sıcak bakmıyor, hatta kızının sorularını yanıtlamaya bile yeltenmeyip "Benim hayatımda ilginç bir şey yok, ben kabuğumda yaşamak isterim" diyor. İşte bu yüzden Emine Ceylan, serginin daha anlaşılır ve hatırlanır olması için, kataloğuna babasının tüm hayatını anlatan "Babam İçin" adlı bir yazı hazırlamış. Biz de bu yazıyı o notlardan derledik.

1922 yılında doğdu. Aylardan Nisan’dı. Çanakkale Yenice Çakıroba köyünde. Babası 1. Dünya Savaşı’nda uzun yıllar savaşmış, öldüğü sanılmış, yıllar sonra çıkagelmiş Koca Nuri, annesi gene 1. Dünya Savaşı’nda genç kocasını kaybetmiş Keleşlerden Fatma. Üç oğlan kardeşin en büyüğü. Sadece o okumuş, biri doğduğu köyde, diğeri büyük kentlerin karmaşasında yitip gitmeyi seçmiş. Yoksulluğun eğittiği, durmaksızın tek başına ilerlemeye karar veren, dini şartlanmaları, hurafeleri reddeden... Yalnızlıkta en uç noktaları deneyen ve kendini hasreden... Girdiği yolun mutlaka sonuna kadar gitmeye kararlı olan. Çile çekmekten korkmayan, henüz sevdiği şeyleri yitirmemiş gencecik Mehmet Emin Ceylan...

57 MODEL CHEVROLET İÇİN BEŞ YIL HUKUK SAVAŞI

Lise sonrası Ziraat Fakültesi’ne girmek istiyordu. İstanbul’a gelip sadece onun sınavına girdi, Ankara Ziraat Fakültesi’nde okumaya başladı. Sırtı ilk paltoyu o yıllarda gördü. Devletin fakir öğrencilere yaptığı yardımdan ona da bir siyah palto düşmüştü.

1952’de evlendi. Nevruzlu Fatma Bodur ile. 1954’de devletin açtığı İngilizce sınavını kazanarak Amerika’ya gitti. Geride genç karısı ve henüz doğmamış bebeğini bırakarak. Oranın gelişmişlik düzeyi ve özgürlük ortamı onu çok etkilemişti. Devletin verdiği harcırahı biriktirerek 1957 model bir Chevrolet ve bazı ev eşyaları aldı. Amerika’yı dolaşarak ziraat konusundaki gelişmeleri yerinde öğrendi. Türkiye’yi anlatan konferanslar verdi.

Dönerken arabayı getirdi getirmesine de gümrükten geçiremedi. Ve tam tamına beş sene uğraştı, tek başına tam bir hukuk savaşı başlattı, arabayı çıkarmak için. Bütün kanunları ezberledi, büyük bir güçle savaştı, sonunda arabayı http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=5312233alabildi. Ardından devlete açtığı tazminat davasını da kazandı, 10 bin lira aldı. O araba hálá garajda duruyor, ne satmayı, ne vermeyi düşünebilir. 1959 Ocak’ının 26’sında bir oğlu olur. Adını tarihten koymak ister. Gültekin, Bilge ve Kağan gibi isimlerden Bilge’yi seçer. Dedemin adıyla beraber Nuri Bilge oluverir oğlunun adı...

...1962 yılında Yenice’ye göçtük. Orada geçirdiği uzun yıllar boyunca hayalkırıklıkları da yaşadı, mutluluk da. Yapısının da uygun olmasından belki, toplumla pek fazla uyum içinde olmadı, iyice yalnızlığına çekildi. Babasından kalan arazide tarım yaptı, Fransızca öğretmenliği, ziraat mühendisliği vs...

...Bizim eğitimimiz için İstanbul’a geliyoruz annem ve biz iki kardeş 70’lerin başında. Babamsa tayinini yaptıramadığından orada kalıyor. Uzun yıllar... Yalnız, tabiatın içinde bir hayat kuruyor kendine. Yenice’deki evden her gün bisikletiyle tarlaya gidiyor. Artık hiçbir şey yetiştirmiyor, ayrık otlarıyla kaplı bu yabanıl halini de çok seviyor. Gündelik işlerle uğraşıyor, kimi kez yeni bir su yolu açıyor çapasıyla, odun kesiyor, binbir çeşit iş üretiyor kendine... Geceleri, her dilden kitap arasında, dünyanın değişen düzeninden, modalardan, çoğu insanın işte hayat bu dediği her şeyden uzakta ve hiç ilgilenmeksizin uyuyakalıyor...

EN İYİ ERKEK OYUNCU ÖDÜLÜNÜ ALDI

Yıllar sonra sinemaya meyleden Bilge, annemle babamı oynattığı kısa filmi "Koza" ve çocukluğumuzu anlattığı "Kasaba"nın ardından, odağına babamı yerleştirdiği "Mayıs Sıkıntısı"nı çekiyor. Babam için bambaşka bir deneyim oluyor bu. Kendi hayatından alıntılar olan bu filmde oynamak pek zorlamıyor onu. Bilge’nin bu filmle ölümsüz kıldığı babam, artık sadece bizim babamız değil "Mayıs Sıkıntısı"nın, "Kasaba"ın eşsiz oyuncusu aynı zamanda. Brezilya’dan bir hayrandan gelen mektubu özenle saklıyor, filmle ilgili yazıları da. Bütün ödüller onların evinde büfenin üstüne dizilmiş. Oğluyla gurur duyuyor, kendiyle de. İskenderiye Film Festivali’nde "en iyi erkek oyuncu" ödülünü alıyor.

BU SERGİYİ NEDEN GERÇEKLEŞTİRDİK?

İnsanlardan ona vereceklerinden de azını isteyen, Pavese’nin "Kahramanlığın tek kuralı yalnız, yalnız, yalnız olmaktır" sözünü düşündürtürcesine yalnız bir hayat süren bizim kahramanımızı birazcık anlatabilmek için. Göze aldığı hayatın zorluklarına insanüstü bir çabayla katlanabildiği için. Günümüzde neredeyse hiç rastlanmayan bir şekilde herşeyi yoktan var ettiği için. Ve yürüdüğü yoldan asla ve asla vazgeçmeden sonuna kadar gittiği için. Kabul görmeye, alkışlanmaya ihtiyaç duymayacak kadar güçlü olduğu için. En önemlisi tutkularını yaşayacak azmi ve iradeyi, karşılığını olmadığını bildiği bu toplumda yaşamayı göze aldığı için. Amerika’dan binbir zorlukla getirdiği o minicik fotoğraf makinesini kurcalarken fotoğrafa merak saran Bilge’nin, sonra bana da bulaşan fotoğraf sevdamızın ve katettiğimiz yolların kaynağında onun ışık saçan varlığının olduğundan emin olduğumuz için.

Ve de aylardan gene Nisan. O tam 86 yaşında. Birlikte olacağımız günlerin sayısının hızla azaldığını hissettiğimiz için...

Hürriyet Cumartesi 5 Nisan 2008